Herhangi iki seçim arasındaki oy farklılıklarının, belirli bir soyutlama düzeyinde, iki temel nedeni vardır: seçmen desteğinin yeni öncelikler ve bilgi kümelerinin genişlemesine bağlı olarak değişmesi ve seçmenin bizzat kendisinin değişmesi. İlk neden, görece kolay kavranabilirken ikinci nedenin önemini anlamak, seçmen muhasebesi üzerine düşünmeyi gerektirir. Bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminin zamanında yapılacağını varsayarsak 14 Mayıs 2023 seçimlerinde reşit olmadığı için oy kullanamayan ve Mayıs 2028’de ilk kez oy kullanacak seçmen sayısı yaklaşık 6,5 milyon kişidir.1
Bu grup, 2005 ile 2010 yılları arasında doğmuş bireylerden oluşmaktadır. Basit bir varsayımla, bu seçmenlerin davranışlarının hâlihazırdaki 18-23 yaş grubuyla doğrudan örtüşeceği kabul edilirse, mevcut iktidarın seçmen muhasebesi açısından bu yeni faturayı karşılaması mümkün görünmemektedir.
Öte yandan, 2005-2010 doğumlu seçmenlerin oy davranışlarına dair elimizde doğrudan anket verisi bulunmamaktadır. Bunun nedeni, bu grubun yalnızca 2005-2007 doğumlulardan oluşan alt kümesinin reşit olup anket örneklemlerinde yer alabilmesi, 2008 sonrası doğumluların ise yaşları gereği henüz anket örneklemlerine girememesidir. Bu grubun seçimlere yaklaştıkça anketlerde görünür hâle gelmesi, bugünden yapılacak analizleri ertelemeyi gerektirmez. Nitekim geride bıraktığımız üç cumhurbaşkanlığı seçiminin yaklaşık 2 milyon oy farkıyla sonuçlandığını göz önünde bulundurursak 6,5 milyonluk bu genç seçmen kitlesinin oy dağılımının iktidar aleyhine belirgin bir şekilde sapması, iktidar değişikliğini tetikleyebilecek bir güç oluşturabilir.
Yazının devamında, 2028 Cumhurbaşkanlığı Seçimi için kayıtlı seçmen tahmini, 2014, 2018 ve 2023 yılları arasında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri arasındaki seçmen artış oranlarının ortalaması baz alınarak yapılmaktadır.
2014, 2018 ve 2023 yıllarındaki kayıtlı seçmen sayıları sırasıyla şu şekildedir:
- 2014: 52.894.115
- 2018: 59.367.469
- 2023: 64.145.504
Bu verilere dayanarak, yıllık artış oranları şu şekilde hesaplanmıştır:
- 2014-2018 seçimleri arasında yıllık artış oranı: %2,92
- 2018-2023 seçimleri arasında yıllık artış oranı: %1,55
Bu iki artış oranının ortalaması alındığında, yıllık seçmen artış oranı %2,235 olarak belirlenmiştir. 2023 yılına ait 64.145.504 kişilik seçmen sayısının yıllık %2,235 oranında ardışık büyüdüğü varsayıldığında, 5 yıl sonunda toplam seçmen sayısının yaklaşık 71.651.000 kişiye ulaşması tahmin edilmektedir. Bu durumda, 71,6 milyonluk seçmen kitlesi içerisinde 6,5 milyon yeni seçmen, toplam seçmen kitlesinin yaklaşık %9’unu oluşturacaktır. Asıl mesele, bu yeni yaş grubunun mevcut seçmen kitlesinden politik anlamda ne kadar farklı davranışlar sergileyeceğidir. 19-22 Eylül 2024 tarihlerinde yapılan anket çalışmalarını içeren Toplum 2024 Raporu’nun milletvekili genel seçimi yaş kırılımları verileri incelendiğinde gruplar arasında belirgin farklılıklar olduğu gözlemlenmektedir.
Grafik 1:
Kaynak: https://www.toplum.org.tr/wp-content/uploads/2024/10/Toplum-2024-Toplum-Calismalari-Enstitusu.pdf
Söz konusu ankette, AK Parti’nin %21,8 oranıyla, tüm yaş grupları arasında en düşük oyu 18-24 yaş grubundan aldığı gözlemlenmektedir. Buna karşılık, MHP, Yeşil Sol Parti, Zafer Partisi ve TİP gibi, politik spektrumun ortasında yer almayan partiler, aynı yaş grubundan diğer gruplara kıyasla daha fazla oy almaktadır.
Herhangi bir anketin hata payı ne olursa olsun, alt kırılımlar analiz edildiğinde bu hata payının mutlak suretle arttığı bilinmektedir. Teknik olarak, yaş kırılım verileri, anketin tamamındaki örneklem sayısından daha az olduğu için daha yüksek varyasyon göstermektedir. Bu sebeple, yaş kırılımları bazında sağlıklı bir seçmen davranışı analizi yapabilmek için birden fazla örneklemin aynı anda değerlendirilmesi ve meta-analiz tarzı bir yaklaşım kullanılması gerekmektedir.
Türkiye’deki seçimler konusu odak noktası olsa da başka ülkelerdeki yakın tarihli seçimlere ait anketler üzerinden yapılan analizler, genç seçmenin tutumunu anlamada istatistiksel olarak daha tutarlı olacaktır. Özellikle, Türkiye’deki genç seçmen davranışındaki kopuşun, dünyadaki genel bir trendin sonucu olup olmadığını çözümlemek önemlidir. Bu bağlamda, yakın dönemdeki Almanya, Fransa, Amerika seçimleri ve gelecekteki Birleşik Krallık seçimleri üzerine yapılan yaş kırılımlı çalışmalar dikkatle incelenmelidir.
Toplum 2024 Raporu verilerinde yer alan seçmen davranışındaki sapmalar, bu anketin bağlamında istisnai bir durum değildir. Örneğin, 2025 Almanya federal seçimlerinde, yaş grubuna göre kazanılan oy oranları tahminlerine bakıldığında; 18-24 yaş arası seçmenlerin, diğer yaş gruplarına kıyasla daha radikal görüşlere sahip partilere yöneldiği gözlemlenmektedir.
Grafik 2:
Kaynak: https://www.statista.com/statistics/1559505/german-election-vote-share-by-age/
2025 Almanya federal seçim anketine göre; Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Birlik 90/Yeşiller (GRÜNE) ve Hristiyan Demokrat Birliği (CDU/CSU), 18-24 yaş arası seçmen grubundan en az oy alırken AfD ve Sol Parti (Die Linke) gibi daha radikal partilere olan destek gözle görülür şekilde daha yüksektir. Bu durumu analiz ederken özellikle Hristiyan Demokrat Birliği (CDU/CSU)’nun geçmişteki ittifak dönemlerinde en büyük parti olmasına rağmen, genç seçmen arasında oy oranlarındaki bu denli artışı, genç seçmen kitlesinin merkezî politikalardan sapmaya başladığının bir göstergesi olarak değerlendirebilir.
Grafik 3:
2024 Haziran ayında yapılan Fransa parlamento seçimlerine ilişkin yaş kırılımı verileri incelendiğinde, 18-24 yaş grubunun %48 oranında sol ittifakı (Yeni Halk Cephesi – New Popular Front) desteklediği görülmektedir. Aynı yaş grubunda, %33 oranında seçmenin Marine Le Pen liderliğindeki sağ ittifaka (RN and Allies) destek verdiği, Cumhurbaşkanı Macron’un partisi Ensemble’ın ise tüm yaş grupları arasında en düşük desteği alarak yalnızca %9 oy oranına ulaştığı tespit edilmiştir. Genç seçmenin sol ittifaka olan güçlü desteğinin, ülkedeki yüksek genç işsizliği ve yüksek enflasyon ortamında şekillendiği değerlendirilmiştir. Öte yandan, milliyetçi lider Le Pen’in genç seçmenler arasında da yüksek destek bulmasının, göçmen sorunu ve buna bağlı artan güvenlik endişeleri ile ilişkilendirildiği öne sürülmektedir. Bu tabloda en dikkat çekici unsur, Macron’un partisinin (Ensemble) bütün yaş grupları arasında en düşük oyu genç seçmenlerden alması ve anketlerdeki oy oranının yaşla birlikte istisnasız şekilde artış göstermesidir.
Mayıs 2025’te yapılacak Birleşik Krallık belediye seçimleri öncesinde yapılan anketler, mevcut hükümet partisi İşçi Partisi (Labour) ve Muhafazakâr Parti (Conservative)’nin, 18-24 yaş arası seçmen grubundan aldıkları destek oranlarının, Temmuz 2014 ve Aralık 2019 seçimlerine kıyasla istisnasız şekilde azaldığını göstermektedir. Öte yandan, Brexit Partisi’nin kurucusu Nigel Farage’ın Haziran 2024’te kurduğu Reform UK Partisi, kısa sürede önemli bir çıkış yapmış ve siyasi arenada güçlü bir figür hâline gelmiştir. 2024 seçimlerinde Reform UK Partisi, 18-24 yaş grubunda %9 oy oranına ulaşmışken 2025 Mayıs seçim anketlerinde bu oran %19’a yükselmiştir. Benzer şekilde, Yeşil Parti (Green Party) de genç seçmen desteğini artırmıştır. 2024 seçimlerinde 18-24 yaş grubundan %18 oranında destek alan Yeşil Parti’nin, 2025 anketlerinde bu gruptan aldığı destek %22’ye çıkmıştır. Özetle, Birleşik Krallık’ta Muhafazakâr Parti, İşçi Partisi ve Liberal Parti gibi geleneksel aktörler genç seçmen desteğinde önemli kayıplar yaşarken Yeşil Parti ve Reform UK gibi alternatif partiler genç seçmen kitlesinden belirgin oranda destek kazanmaktadır.
Grafik 4:
Grafik 5:
Kaynak: https://yougov.co.uk/politics/articles/49978-how-britain-voted-in-the-2024-general-election
Grafik 6:
Kaynak: https://yougov.co.uk/politics/articles/26925-how-britain-voted-2019-general-election
Genç seçmen davranışındaki değişim yalnızca Avrupa ile sınırlı kalmamakta, geçen yılın Amerikan seçimlerinde de benzer bir eğilim gözlemlenmektedir. İki partili sistemin belirleyici olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde, 2024 başkanlık seçimlerine ilişkin anket verileri, 18-29 yaş arası seçmenlerin %52 oranında Demokrat Parti adayı Kamala Harris’i, %48 oranında ise Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump’ı desteklediğini göstermektedir.
Bu yaş grubunda, 2020 seçimlerinde fark 25 puan Biden lehine iken 2024 seçiminde farkın yalnızca 2 puana düşmesi, Amerika örneğinde genç seçmenin siyasi taleplerinin artık basitçe sol ağırlıklı olmadığını ortaya koymaktadır.
İki seçim arasındaki bu farkın temel nedeni, genç erkek seçmenlerin önemli ölçüde Trump’a yönelmiş olmasıdır. Anket verilerine göre, 18-29 yaş arasındaki Amerikalı kadın seçmenlerin Demokrat Parti başkan adayına desteği iki seçim arasında 7 puan azalırken aynı yaş grubundaki Amerikalı erkek seçmenlerin desteği 14 puan düşmüştür. Bu veriler, genç seçmen kitlesi içinde cinsiyet temelli ayrışmanın etkisini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Grafik 7:
Genç Seçmen Neden Radikal?
Genç seçmenin politik tercihleri, tarih boyunca genel ortalamadan farklılık göstermiştir. Bunun ilk temel nedeni, genç seçmenin geleceği bugünkü değere indirgeme sürecinde görece daha ileri bakışlı olmasıdır. Zira yaşları itibarıyla gelecek, esasen onların dünyasıdır. Yaş ilerledikçe insanlar, geleceğe yönelik kararlarında daha kısa vadeli ve miyopik tercihler geliştirme eğilimindedir.
Gençlerin ileriye dönük bakış açıları, özellikle küresel ısınma, sosyal politikalar ve uzun vadeli etkileri olacak maliyetli politikalar gibi konulara daha fazla önem atfetmelerine neden olmaktadır. Ayrıca, ortalamanın altında sermaye sahibi olmaları, gelir bazında artan oranlı vergi sistemini ve servet vergisi gibi iktisadi anlamda sol politikaları daha çok desteklemelerine yol açmaktadır.
Bu nedenler, zaman fark etmeksizin genç seçmenin oy tercihlerinin genel seçmen kitlesinden farklı olmasını açıklayabilir. Ancak, son 10 yıldır gözlemlenen genç seçmen radikalleşmesinin bu geleneksel açıklamalarla tam olarak anlaşılamayacağı açıktır. Radikalleşmenin temel kaynağı, dünyanın birçok ülkesinde sosyo-ekonomik mobilitenin azalmasıdır. Gençler, ekonomik ve sosyal anlamda mevcut sistemde ilerleyemeyeceklerine dair bir kanaate sahip olduklarında, politik davranışları alternatif arayışına yönelmektedir.
Yapılan bütün uluslararası anket çalışmaları göstermektedir ki; genç seçmenlerin politik konumlanmaları yalnızca “daha sola kaymak” olarak değerlendirilemez. Gençler, daha çok mevcut sistemin neyi temsil ettiğini istemediklerinden hareketle, politik tercihlerinde radikal değişim taleplerine yönelmektedir. Hâlihazırdaki hükûmetlerin pek çoğu politik spektrumun merkezinde konumlanmış durumdayken genç seçmenin değişim arzusu bu merkezi yapıya alternatif arayışı olarak kendini göstermektedir.
Türkiye’deki genç seçmen radikalleşmesi, dünya genelindeki eğilime kıyasla daha sert ve hızlı bir artış göstermektedir. Bu durum, gençlerin tercihlerinin iktidar politikalarında yeterince temsil bulamamasından kaynaklanan politik uyumsuzluklarla açıklanabilir. Türkiye’deki genç seçmen, ekonomik kriz, yüksek işsizlik, fırsat eşitsizliği ve ifade özgürlüğü gibi temel sorunlara diğer yaş gruplarına nazaran daha duyarlıdır. Bu nedenle gençler, mevcut iktidar politikalarından ciddi bir kopuş yaşamaktadır. Politik sistemle olan bu gerilim, genç seçmen davranışlarının daha radikal ve alternatif odaklı bir hale gelmesine neden olmaktadır.
Genç seçmen kitlesinin seçimlerdeki rolü, yalnızca sayısal büyüklükleri nedeniyle değil, aynı zamanda dinamik yapıları nedeniyle büyük bir stratejik öneme sahiptir. Her yeni seçimin genç seçmeni, politik partilerin oy havuzuna yeni ve değişken bir unsur olarak eklenmektedir. Genç seçmenlerden yeterince destek alamayan bir parti, hangi oy seviyesinden başlarsa başlasın, kan kaybeden bir partidir. Türkiye’de iktidar hedefleyen her partinin, sistemin doğası gereği, tek başına veya bir ittifak üzerinden %50’yi aşan bir seçmen desteğine ulaşması gerekmektedir.
Son cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı’na destek veren bütün seçmenlerin yine aynı davranış içinde olacağı düşünülse bile, ittifakın ajandasının ilk kez oy kullanacak ve yaklaşık %9’luk bir seçmen hacmine sahip olan gençlerin politik görüşlerinden bu derece saptığı bir düzlemde, yeni politik denemelere girişmesi stratejik olarak akıllıcadır. Bu girişimlerden en çarpıcı ve en taze olanı yeni açılım sürecidir. Bu süreç iktidarın genç seçmen oy davranışı kaynaklı dinamik kayıplarını telafi etmeye yönelik bir stratejik adımdır. Bu süreçte Kürt kökenli seçmenin desteği, iktidarın muhasebe denkleminin önemli bir parçası haline gelmiştir.
Yeşil Sol Parti gibi küçük partilerin doğası gereği kendi başlarına iktidar olmaları mümkün değildir. Bu tarz partiler çeşitli ittifak pazarlığı karşılığında kazanım elde etmeye çalışırlar. Bu yüzden, iktidar blokunun Kürt kökenli seçmeni yeterli kazanımlarla ikna ederek, seçimde destek alması pragmatik olarak mümkündür. Ancak, bu desteği alırken mevcut seçmen tabanında çözülme yaşanmaması büyük bir hassasiyet taşımaktadır.
Cumhur İttifakı’nın bu süreçte atacağı adımlarla Kürt kökenli seçmenin taleplerine yanıt verirken mevcut milliyetçi tabanını da kaybetmemesi gerekmektedir. Kaş yaparken göz çıkarmamak için temkinli adımların atıldığı bu süreçte Cumhur İttifakı, seçmen muhasebesi gereğince kaşsız gözle seçim kazanamayacağının, Kürt kökenli seçmenin ikna edildiği bir senaryoda Millet İttifakı ile aradaki farkın kapanabileceğinin, fakat halihazırdaki kendi seçmeninin desteğinin de sekteye uğramaması gerektiğinin farkındadır.
Dipnotlar
1 -14 Mayıs 2023 seçiminde 14 Mayıs 2005 ve öncesi doğumlu olan yurttaşlar oy kullanabilirken Mayıs 2028 seçiminde Mayıs 2010 ve öncesi doğumlu olan yurttaşlar oy kullanabilecek. 2005’ten 2010’a Türkiye’de canlı doğum sayısı 2005 yılı için 1.244.041, 2006 yılı için 1.255.432, 2007 yılı için 1.289.992, 2008 yılı için 1.295.511, 2009 yılı için 1.266.751 ve 2010 yılı için 1.261.169’dir. Bu dönemdeki toplam doğum 7.612.896’dır. 2005 yılının mayıs ayı öncesi doğumluları 2023 mayıs seçiminde reşit olduklarından ve 2010 yılı mayıs ayı sonrası doğanların 2028 seçimlerinde reşit olmayacaklarından yeni seçmen statüsünde olmayacaklardır. Bu gurubu doğum verisinden eksiltebilmek için ay bazında doğum verileri gerekirken bu veri TÜIK tarafından sunulmamaktadır. Bir yılı 12’ye bölerek ortalama aylık doğum sayısını bularak 2005 yılı için mayıs öncesi doğumları ve 2010 yılı için Mayıs sonrası doğumlular çıkartılarak 6.469.202’lik yeni seçmen hacmi tahmin edilebilir..