23 Nisan 2025. Saat 12:49. İstanbul bir kez daha büyük bir korkuyla sarsıldı. Silivri açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, kentin hem Avrupa hem Anadolu yakasında şiddetle hissedildi. İnsanlar panikle sokaklara döküldü. Bazıları çocuklarını okullardan almaya koştu, bazıları sevdiklerine ulaşmaya çalıştı. Cep telefonları çalışmadı, ulaşım durdu, kamu kurumlarında tahliye anonsları yapıldı. Ama o anda hepimizin zihninde aynı soru vardı: “Daha büyüğü olursa ne yaparız?” Ve bunu sormakta haklıydık. Çünkü uzmanlara göre Marmara Denizi’nde kırılması beklenen sismik boşluk hâlâ duruyor. Yani bu deprem, büyük İstanbul depreminin sadece habercisiydi. Bir ön uyarı. Fakat ne yazık ki biz bu uyarıya da hazırlıksız yakalandık. Şimdi yeniden konuşmamız gereken asıl mesele şu: Veriyle yönetilmeyen şehirler, krizleri sağ salim atlatamaz. Ve bu noktada artık adını çok daha fazla duymamız gereken bir kavramla tanışmalıyız: Kent Bilge Sistemleri.
Kent Bilge Sistemi Nedir? Neden Hayati?
Kent Bilgi Sistemleri (KBS), modern şehir yönetiminin dijital hafızası, mekânsal zekâsı ve stratejik planlama pusulasıdır. En temel tanımıyla, şehirle ilgili tüm fiziksel, sosyal, demografik ve altyapısal verilerin tek bir dijital platformda toplandığı, işlendiği, görselleştirildiği ve karar vericilere analizlerle sunulduğu bütünleşmiş bir bilgi sistemidir.
Peki, bu ne anlama gelir? Bir şehirdeki binaların yaşı, inşa yılı, kat sayısı, taşıyıcı sistem tipi, hatta hangi binada kaç kişi yaşıyor, kaçının yaşlı veya engelli olduğu gibi bilgiler; zeminin jeolojik özellikleri, heyelan veya sıvılaşma riski, aktif fay hatlarına uzaklık, altyapı sistemlerinin (doğalgaz, su, kanalizasyon, elektrik) geçiş hatları gibi yüzlerce değişken, KBS sayesinde tek bir dijital haritada katman katman görüntülenebilir hale gelir. Bu sistem yalnızca bir bilgi deposu değildir. KBS, bir şehrin dijital ikizi, mekânsal refleksi, ön görücü aklıdır. Adeta yaşayan, düşünen ve öğrenen bir yapıdadır. Nasıl ki bir doktor, insan vücudunun içyapısını bir MR görüntüsüyle okuyarak hastalıkları tespit edebilir; bir şehir yöneticisi de KBS üzerinden şehrin “görünmeyen kırılganlıklarını” görebilir. Hangi binanın acil güçlendirilmesi gerekiyor? Hangi bölgelerde nüfus artışı altyapıyı zorluyor? Hangi sokakta ambulans manevra yapamaz? Hangi toplanma alanı aslında erişilemez? Bunların hepsi bu sistemle analiz edilebilir. Bu yönüyle KBS, sadece planlama yapan kurumlar için değil, tüm kamu yönetimi için bir karar destek sistemidir.
Tüm Bunların Depremle Ne İlgisi Var?
Cevap basit: Deprem, sadece yer sarsıntısı değildir. Deprem, bilinmeyenin ani yüzleşmesi, hazırlıksızlığın sonuçla çarpışmasıdır. Ve bu yüzleşmenin etkisi, depremden önce alınan veri temelli kararlarla doğrudan ilişkilidir. İşte tam da bu noktada KBS devreye girer. Deprem, doğal bir olaydır. Ama binaların yıkılması, insanların toplanma alanlarına ulaşamaması, ambulansların dar sokaklara girememesi gibi sonuçlar, doğal değil yönetseldir. KBS varsa, işte bu yönetsel zafiyetler büyük ölçüde giderilebilir.
İstanbul gibi milyonlarca insanın yaşadığı, altyapısı karmaşık, yapı stokunun önemli bölümü eski olan bir devasa kentte şu soruların cevabını gerçekten biliyor muyuz?
- Kaç bina 1999 Marmara depremi öncesinde inşa edildi?
- Zemini en zayıf olan mahalleler hangileri?
- Nüfusun en yoğun olduğu semtlerde kaç tane toplanma alanı var ve bunlara erişim ne kadar mümkün?
- Hangi okullar veya hastaneler en riskli bölgelerde yer alıyor?
- Engelli, yaşlı veya çocuk nüfusun en yoğun olduğu yerleşimler nerelerde?
Bugün bu sorulara verilecek cevaplar ya eksik, ya da farklı kurumlardan yüz-yüze olarak toplanmak zorunda. Yani gerçek anlamda birleşik, anlık, erişilebilir bir sistem yok. Oysa Kent Bilgi Sistemleri (KBS) varsa, bu verilerin tümü sadece birkaç dakika içinde harita üzerinde katman katman görüntülenebilir. Sadece karar vericiler değil, vatandaş da yaşadığı alanla ilgili bilgiye ulaşabilir. Riskler görünür hale gelir. Belirsizlik yerine bilim konuşur. Deprem öncesi KBS, şu alanlarda hayat kurtarabilecek planlamaların önünü açar:
- Riskli bölgeler detaylı zemin ve yapı analizi ile belirlenebilir,
- Binaların taşıyıcı sistem durumu incelenebilir, güçlendirme ihtiyaçları öncelik sırasına konabilir,
- Toplanma alanları sadece sayı olarak değil, erişilebilirlik ve yeterlilik açısından değerlendirilebilir,
- Tahliye yolları senaryolarla test edilip olası engeller önceden tespit edilebilir,
- Kırılgan gruplar (engelli, yaşlı, bebekli aileler vb.) mekânsal olarak haritalanarak acil yardım planları özelleştirilebilir.
Yani, daha deprem olmadan alınabilecek akılcı ve veri temelli önlemlerin tamamı KBS ile mümkün.
Peki İstanbul neden hâlâ kâğıt üzerinde planlar yapıyor?
Neden hâlâ bina envanterleri dosya klasörlerinde? Neden hâlâ bir mahallede kaç toplanma alanı olduğunu öğrenmek için belediye birimine dilekçeyle başvurmak gerekiyor? Daha kötüsü, kurumlar arası veri paylaşımı bile sistematik değil. Belediyeler, il müdürlükleri, AFAD ve diğer kurumlar farklı sistemlerde, farklı standartlarla çalışıyor. Hâlbuki afet yönetimi bir orkestra gibi çalışmalı. Ve orkestra şefi de KBS gibi güçlü bir veri sistemidir.
Bugün elimizde güçlü bir Kent Bilgi Sistemi olsaydı, belki de binlerce bina çoktan analiz edilmiş, güçlendirilmiş ya da boşaltılmış olacaktı. Belki yüzlerce çocuk riskli bir okulda değil, güvenli bir binada eğitimine devam ediyor olacaktı. Belki binlerce vatandaş, yaşadığı binanın durumunu bilerek yaşadığı korkuyla başa çıkmak yerine, adım atmak için cesaret bulacaktı. Ama hâlâ bekliyoruz. Ve bu bekleyiş, sadece zaman kaybı değil; can kaybı riski.
Deprem Anı: İlk 72 Saat Hayattır
Bir deprem olduğunda ilk 72 saat altın değerindedir. Kurtarma çalışmaları, acil müdahale ve lojistik yönetimi bu saatlerde yapılırsa hayat kurtarır. Eğer bu süre iyi değerlendirilemezse, kurtarılabilecek canlar kaybedilir. KBS bu kritik saatlerde şunları yapabilir:
- Hasar gören bölgelerin anında haritalanması,
- Erişilemeyen yolların tespiti,
- Arama-kurtarma ekiplerinin yönlendirilmesi,
- Vatandaşlardan gelen acil yardım taleplerinin toplanması,
- Altyapı sistemlerinde (gaz, su, elektrik) hasarların izlenmesi.
KBS ile afetin içi görünür hale gelir. Kimin neye ihtiyacı var, neresi yıkıldı, hangi bölgede sessizlik hâkim? Tüm bunlar sadece bir ekranla izlenebilir ve koordine edilebilir.
Deprem Sonrası: Krizi Yönetmek Enkazı Kaldırmaktan Fazlasıdır
Deprem bittikten sonra zannediyoruz ki tehlike geçti. Oysa asıl kriz yönetimi o noktada başlar. KBS, iyileştirme ve yeniden yapılanma süreçlerinde de vazgeçilmez bir araçtır:
- Hasar tespitlerinin doğru ve hızlı yapılması,
- Yardım dağılımının adaletli yürütülmesi,
- Geçici barınma alanlarının planlanması,
- Altyapının onarılması için öncelik sıralaması.
Ayrıca KBS sayesinde geçmiş depremlere ait veriler arşivlenebilir. Bu da gelecekteki planlamalarda veri temelli kararların alınmasını sağlar. Çünkü hafızası olmayan şehir, aynı hataları tekrar eder.
Dünya Nerede, Biz Neredeyiz?
Dünyanın pek çok ülkesi, yaşadığı büyük felaketlerden ders çıkardı ve Kent Bilgi Sistemleri’ni (KBS) afet yönetiminin merkezine yerleştirdi. Çünkü artık çok iyi biliyorlar: Doğal afetleri önleyemezsiniz, ama iyi yönetebilirsiniz. Ve bu yönetimin temelinde veri yatar. Japonya, bu işin en ileri örneği. Tokyo’da erken uyarı sistemiyle, P dalgaları tespit edilir edilmez metro hatları durduruluyor, asansörler devre dışı kalıyor, gaz sistemleri otomatik olarak kesiliyor. Bunların tamamı saniyeler içinde gerçekleşiyor. İnsanlar uyarı mesajlarıyla güvenli pozisyonlara geçebiliyor. Hayat kurtarılıyor. Japonya’da KBS, yalnızca deprem değil; tsunami, volkanik patlama ve tayfun gibi çoklu afet senaryolarına karşı yapılandırılmış durumda. Ülkede yüz binlerce sensör; okyanus altından metro tünellerine, köprülerden apartmanların temeline kadar her noktada riskleri izliyor. Deprem anında, saniyeler içinde toplu taşıma durduruluyor, fabrikalar üretimi kesiyor, gaz vanaları otomatik kapanıyor. Tüm bu müdahalelerin merkezinde, gerçek zamanlı çalışan entegre bilgi sistemleri var. Çünkü Japonya şunu çok iyi biliyor: Veriyi yakalayamazsan, afeti yönetemezsin.
ABD’de San Francisco, “Resilient SF” adını verdiği programla, her yıl KBS tabanlı risk analizleri yayımlıyor. Bina envanteri, zemin verisi, yoksulluk oranları ve yaşlı nüfus gibi göstergeler üst üste çakıştırılarak, afet durumlarında en çok etkilenebilecek bölgeler belirleniyor. Belediyeler bu haritalarla hem önlem alıyor hem halkı bilgilendiriyor. KBS, orada yalnızca bir sistem değil; bir kentsel güvenlik stratejisi.
Yeni Zelanda’da, 2011’de yaşanan Christchurch depreminden sonra KBS, yeniden yapılanmanın taşıyıcı kolonu oldu. Hasar tespiti, altyapı iyileştirme, geçici konut yerleşimi gibi tüm adımlar dijital haritalar ve entegre sistemlerle yürütüldü. Yerel halk, sistemi kullanarak evinin durumunu öğrenebildi, yardım taleplerini iletebildi. Süreçte şeffaflık ve halk katılımı sağlandı.
Türkiye’de ise hâlâ en temel veriler farklı kurumların bilgisayarlarında, klasör klasör duruyor. Veri paylaşımı, sistemsel bir refleks değil, bireysel inisiyatife bağlı. AFAD’ın tuttuğu afet verileriyle belediyelerin yapı envanterleri uyumlu değil. Sağlık Bakanlığı’nın hastane kapasite bilgisi ile Ulaştırma Bakanlığı’nın yol durum verisi aynı platformda birleşmiyor. İstanbul’da örneğin bir bölgede deprem olduğunda:
- İtfaiye başka harita kullanıyor,
- AFAD başka sistemden veri çekiyor,
- İBB başka koordinasyon merkezine bağlı,
- Elektrik ve doğalgaz dağıtım firmalarının ayrı alarm protokolleri var.
Ulaşım Müdürlüğü’nün yol haritasıyla, Telekom’un altyapı kablo haritası çakışmıyor. Yani bir cadde kapalı mı, altında gaz hattı mı var, oraya ambulans gider mi; tüm bu bilgileri tek bir sistemde gören yok.
Ve sonuç? Afetin ilk saatlerinde bir karmaşa, bir sessizlik, bir çaresizlik.
İletişim kopukluğu, zaman kaybı, çifte müdahaleler ya da hiç müdahale edilemeyen noktalar… Oysa afetin ilk dakikalarında doğru bilgiye erişememek, sadece organizasyon zaafı değil; can kaybı riskidir. Bir başka çarpıcı gerçek daha: Türkiye’de bazı şehirlerde hâlâ bina envanteri dijital değil. Hâlâ sokak sokak gezilip kâğıda not alınıyor. KBS kurmak bir yana, temel veri hâlâ defterde.
Neyi Bekliyoruz?
23 Nisan 2025 Silivri depremi, Marmara’nın derinlerinden yükselen sessiz bir çığlık gibiydi. Bu kez ne büyük yıkım oldu ne binlerce can kaybettik. Ama bu, şans değildi. Bu sadece şimdilikti. Silivri depremi, bilim insanlarının yıllardır işaret ettiği o büyük İstanbul depreminin ayak sesiydi. Ve bu ses, her geçen gün daha da yaklaşıyor. O yüzden artık bu tür “orta büyüklükte” depremleri şansla atlatmaktan değil, akıl ve hazırlıkla önlem almaktan söz etmeliyiz. Kent Bilgi Sistemleri’ne yapılacak yatırım; betona değil, bilgiye; panik anına değil, hazırlığa; göz boyamaya değil, can kurtarmaya yapılmış bir yatırımdır. Bu sistem, yalnızca teknik bir araç değil, aynı zamanda yaşama saygının, kurumsal sorumluluğun ve toplumsal vicdanın dijital ifadesidir. Çünkü artık hiçbirimiz “bilmiyorduk” diyemeyiz. Hiçbir yönetici, hiçbir yerel idareci, hiçbir planlamacı, hiçbir vatandaş bu konuda masum değil. Bilim söylüyor. Tarih söylüyor. Haritalar söylüyor. Uzmanlar her gün uyarıyor. Deprem olacak. Ne zaman bilmiyoruz. Ama olacağını biliyoruz. Bu kadar kesin bir tehlike karşısında hâlâ adım atmamak, sadece ihmal değil; geleceğe karşı işlenmiş bir suça dönüşüyor. Ve unutmayalım: Kent Bilgi Sistemleri sadece mühendislerin ya da teknokratların konusu değildir. Bu sistem, çocuğunu okula gönderen her annenin, yaşlı babası yalnız yaşayan herkesin, engelli komşusu olan her bireyin, şehrin sokaklarında yaşayan her canlının hayatını doğrudan etkiler. Hiçbirimiz nerede, ne zaman, ne büyüklükte bir deprem olacağını bilemeyiz. Ama şunu çok iyi biliyoruz: Afetler doğaldır, ölümler çoğu zaman ihmaldendir.
Son Söz: Bilgisizliğe Değil Bilgiye Sarılalım
KBS bir tercih değil, artık bir zorunluluktur. Bu çağda hâlâ “kim nerede, ne yapıyor” sorusuna yanıt veremeyen bir şehir, kendi felaketini davet ediyor demektir. Afetleri önleyemeyiz ama zararlarını azaltabiliriz. Kaybedecek vaktimiz yok. KBS, bir tuşla binlerce hayatı kurtarabilecek bir teknolojidir. Ama o tuşa bugün basmazsak, yarın çok geç olabilir. Bugün artık biliyoruz: Veri, zaman kazandırır. Zaman, hayat kurtarır. Ve bilgi, geleceği şekillendirir. Bu yüzden KBS’ye yapılacak her yatırım, sadece bir sistemin kurulması değil; yarınlarımızın daha güvenli, daha akıllı ve daha insanca olması için atılmış bir adımdır.
Kaynakça:
- Yomralıoğlu, T. (2006). Türkiye’de Belediyelerin KBS/CBS Uygulamalarına Genel Bakış. YvKB’06 – Yapı ve Kentte Bilişim Kongresi, 8-9 Haziran, s. 173-180, Ankara.
- Benli, U., Cevat, F., Toprak, M.F., & Taşyürek, M. (2012). Kayseri Kültür Yolu Projesinin Kent Bilgi Sistemine Entegre edilmesi ve Üç Boyutlu Modellerin Kullanılması: Geleneksel Kayseri Mahallesi Örneği. Uzaktan Algılama ve Coğrafi Bilgi Sistemleri Sempozyumu, 16-19 Ekim, Zonguldak.
- Esri. (2023). Harnessing the power of GIS for sustainability and climate action. Esri. 23.09.2024 tarihinde https://www.esri.com/about/newsroom/blog/harnessing-the-power-of-gis-for-sustainability-and-climate-action/ adresinden erişildi.
- Gao, L., & Chen, J. (2023). GIS in water resource management: Allocation, contamination, and ecosystem. Sustainability, MDPI. 23.08.2024 tarihinde https://www.mdpi.com/journal/sustainability/special_issues/GIS_Water_Resource adresinden erişildi.
- Ercan, T., & Komesli, M. (2008). Kent Bilgi Sistemlerindeki Veritabanı Farklılıklarının İyileştirilmesi. Journal of Yasar University, 3(9), 1081-1092.
- Tura, H.C. (2012). Bilişim Kentleri. TBS Bilişim Kentleri Çalışma Grubu Sunumu, Kent Bilgi Sistemi Standartlarının Belirlenmesi Çalıştayı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Ankara.
- IWA Publishing. (2023). Addressing non-revenue water as a global problem and its interlinkages with sustainable development goals. Water Practice & Technology, IWA Publishing.
- Geymen, A., & Yomralıoğlu, T. (2006). Yerel Yönetimler İçin Devingen Yapılı Bir Kent Bilgi Sistemi Yazılımının Geliştirilmesi: DEVKBS. YvKB’06 Yapı ve Kentte Bilişim Kongresi, 49-60, Ankara.
- Cardenas, H.G. (1998). The Integration of Geographic Information Systems in Municipal Governments. ESRI User Conference, 23-31 July, San Diego, USA.
- Ventura, S. J. (1995). The Use of Geographical Information Systems in Local Government. Public Administration Review, 55(5), 461-467.
- UN-Habitat. (2016). Urbanization and development: Emerging futures. United Nations Human Settlements Programme (UN-Habitat).
- Lefebvre, H. (1996). Writings on cities (E. Kofman & E. Lebas, Trans.). Blackwell Publishers: Oxford.
- Eraydın, A., & Taşan-Kok, T. (2013). Resilience thinking in urban planning. Springer: Berlin.
- Pelling, M. (2011). Adaptation to climate change: From resilience to transformation. Routledge.: London.
- Hollands, R. G. (2008). Will the real smart city please stand up? City, 12(3), 303-320 11.09.2024 tarihinde https://doi.org/10.1080/13604810802479126. adresinden erişildi.
- Beatley, T. (2000). Green urbanism: Learning from European cities. Island Press: Netherlands.
- World Bank. (2010). Cities and climate change: An urgent agenda. 14. 08.2024 tarihinde https://openknowledge.worldbank.org/handle/10986/17381 adresinden erişildi.
- Esri. (2023). Harnessing the power of GIS for sustainability and climate action. Esri. 23.09.2024 tarihinde https://www.esri.com/about/newsroom/blog/harnessing-the-power-of-gis-for-sustainability-and-climate-action/ adresinden erişildi.
- Chen, J., Gao, L., & Liu, Z. (2022). GIS in urban infrastructure management: A new perspective on sustainable city development. Journal of Urban Planning and Development, 148(3), 10-25.
- UNESCO & IWSSM. (2019). Addressing non-revenue water as a global problem. Water Practice & Technology, IWA Publishing.